Burdur'da ata tohumu hasadı yapıldı
Burdur Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle başlatılan "Ata Tohumu Ata Toprağı ile Buluşuyor" projesi kapsamında hasat yapıldı.
Ata Tohumu’nun Hasat Programı yapıldı
Burdur Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile başlatılan “Ata Tohumu Ata Toprağı ile buluşuyor” projesinin hasat programı yapıldı.
Burdur Belediyesi Sultandere Hizmet kampüsünde yapılan programa Burdur CHP Milletvekili İzzet Akbulut, Burdur Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Tarım İl Müdürü Yardımcısı Erol koç, İzmir Büyükşehir Belediyesi İZTARIM Şube Müdürü Gülen Gonca Mersin, İl Genel Meclis Belediye Meclis Üyeleri, CHP İlçe Başkanı İlyas Divarcı, Muhtarlarve Birim Müdürleri ve çiftçiler katıldı.
CHP Burdur Milletvekili İzzet Akbulut “Ülkemizin içinden geçmiş olduğu o büyük ekonomik krizi de değerlendirdiğimizde aslında temelinde yatan altyapısında yatan üretimden uzaklaşan tüketime dayalı bir toplum haline gelmiş olmamızdı. Evet gerçekten de üreticiye çiftçilerimize yeterli anlamda destek veremeye işimizle ya da bir bakıma baktığımızda onları mutlu edecek onları gelir seviyelerinin belli bir seviyenin üstünde tutabilecek bir tarım modeli sunamayan, dışımızda yani bir planlı üretime bir planlı tarım modeline yıllardan beri Türkiye’nin kavuşamamış olmasıyla az önce muhtarım da il genel meclisi yanında çok güzel bir şeyler söyledi aslında çiftçilerimizin çektiği sıkıntılara adına ve bugün ata tohumuyla alakalı yapılan çalışmanın ne kadar önemli olduğunu vurguladılar. Bizler tarımı en stratejik sektör olarak görüyoruz. Bizler tarımı hor görenin yarını zor göreceği anlayışından da geliyoruz. Bu anlamda çiftçilerimize üreticilerimize her daim bir planını üretimi muhakkak ki onlarla baş başa bırakmak durumundayız. Yola çıktıkları zaman yolda geçirecekleri kazaları önlemek adına birtakım çalışmalar yapmak durumundayız. Örneğin muhtarımızın bahsettiği çiftçilerimize biz her fırsatta her platformda söylüyoruz. Göreve başlamadan önce muhakkak bir maliyet tablosu çizilmelidir. Tohum fiyatı belli edilmelidir, mazot fiyatı belli edilmelidir yem fiyatı gübre fiyatı ilaç fiyatı belli edilmelidir ve olası artışlardan çiftçilerimizin etkilenmemesi adına muhakkak ki destekleme yoluyla çiftçilerimize geri ödenmelidir. Örneğin çok yakında bir seçim geçirdik seçim döneminde çiftçilerimiz üretime başlamıştı. Üretime başladıklarında mazot fiyatları örneğin 17-18 TL bandında idi ama hasat zamanlarını hasat kaldırırken tarlada harman kaldırırken çiftçilerimiz 40 liraya dayanan mazot fiyatlarıyla karşı karşıya kaldı. Sebebi ne açtığımız zaman birçok şeye değinebiliriz ama sebebini konuşmayacağız. 18 TL den bir mazotlu çiftçinin maliyetindeki mazotu 4 t ye çıkar diyor isen o aradaki 22 TL’lik farkı muhakkak üretiminde kullandığı miktarı destekleme olarak geri ödemelisiniz. Yani çiftçi kaldırırsak biz bugün pazar fiyatlarına daha geçen 2 sene öncesine kadar 200 TL bandını ödediğimiz pazar fiyatlarına tüm hemşerilerimiz bugün aşağı yukarı 1.000 TL gibi bir rakam ödüyor sadece çiftçiyi değil ülkenin tüm yurttaşlarını rahatlatacak projeler muhakkak ki tarımdan geçer ben bu anlamda izmir büyükşehir belediyemizi ve Burdur belediyemizi yürekten kutluyorum bakın toprak mahsulleri ofisi 8 TL fiyat verecekken onlar 16 t ye alım yapmanın garantisini veriyor az önce söylediğimiz gibi çiftçiye baştan yani kurtarılmalı mevduat değil belki ama çiftçi korumalı bir sistem geliştiriyorlar bu anlamda her 2 belediyemize de gurur duyduğumuzu her 2 belediyemize de teşekkür ettiğimizi bildiriyor tüm katılımcıları saygıyla selamlıyorum sağ olun var olun” dedi.
Başkan Ercengiz “Aslında tarım üzerine konuşulacak çok şey var. Ama önce şunu baştan belirterek başlayayım ki haksızlık etmiş olmayayım. Bu projenin bir kere gerçek sahibi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’dir ve sayın başkanımla birlikte, Burdur ziyaretlerinde Burdur’a ne yapabiliriz konuşurken, asıl hedefimizin çiftçimizin ürettiğinin karşılığını verirken bir yandan da havzanın suyunu koruyabilmek ve tarımı sürdürülebilir hale getirebilmek için tarımın en temel iki unsurundan birisini kaybetmemek üzerine yapıtımız bir projenin sonuçlarıdır. Toprak ve su. Kaybediyoruz değerli arkadaşlar. Hızla suyu kaybediyoruz. Hızla toprağı kaybediyoruz, hızla toprağı işleyen köylüyü, çiftçiyi kaybediyoruz. Zira şehire göç projelerini hızlandıran şehirleri cazip hale getiren ve üretimi maalesef değersiz kılan birtakım anlayışla bugün çiftçimiz şehir hayatına özenerek üretimden uzaklaştığını ve üretmediği gibi tüketimi körükleyerek maalesef üretimde yetersizliğimiz nedeniyle dışa bağımlı bir ülkeye olduğumuzu üzülerek gözlemliyorum. Bunu siyaseten söylemiyorum. Zira biz bugün geldiğimiz noktada yıllık 20 milyon tona yakın buğday üretirken toplamda 30 milyon ton, 10 milyon ton ithalat ve buna karşılık buğday ürünleri diyelim, unlu mamuller ya da un, makarna veya un üzerinden elde edilen ürünler olarak ihraç ettiğimiz rakamlar dışına çıkacak olursak maalesef bugün Türkiye buğdayın ana vatanı olduğu halde buğdayı ithal eden bir ülke haline gelmiş bulunuyor.
Şimdi şöyle biraz geriye gitmek lazım. 1929 yılında tüm dünyada önemli bir buhran yaşanıyor, yani bunu çok farklı şekilde isimlendiriyor dünya literatürü. Ama bu literatürün içerisindeki mevzu şu: Dünyadaki ekonomik kriz öncelikle üreticiyi vuruyor. Üretim mamulleri yani gıda ürünlerinin temel ham maddeleri yüzde 60’a varan bir değer kaybına uğruyor. Bu nedenle de dünya ticareti durma noktasına geliyor. Üretici perişan oluyor, üreticin bu perişan yapısı bir sonraki seneye ve sonraki seneleri etkileyecek bir etim yetersizliğine dönmüş hale geliyor. Ulusumuzun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1930 yılında bu tehlikeyi öngörüyor ve bugün hala görevde olan ve her ne olursa olsun açıkladığı fiyat yetersiz bulunsa da, üreticinin bir sibobu olan ve üretici için bir güvence olan Toprak Mahsulleri Ofisinin kuruluşunun başlangıcını veriyor.
Ve böyle bir kuruluşun temel amacının o kuruluş sayesinde üreticinin üretimden vazgeçmemesi kararını alıyor. Yani üretici üretimden vazgeçmemeli. biz siz yeter ki üretin alacağız diyen bir kuruluşu resmi olarak tabelasını asarak 1930 yılından 1936 yılına kadar yapılandırıp üretici için garanti oluyor. Şimdi bugün geldiğimiz noktada Toprak Mahsulleri Ofisi yetersiz fiyat yeterli fiyat bunun değerlendirmesini ben çok iyi yapamayabilirim ancak biraz önce muhtarın ifade etti il genel meclis üyemiz ifade etti milletvekilimiz ifade etti üreticinin üretim maliyetlerine baktığımızda üreticinin üretimden uzaklaşma ihtimali her geçen gün artıyor. Bugün Toprak Mahsulleri Ofisi 8 liralık fiyatı başında açıklamış olabilir ama bugün buğday pazarına gittiğimizde 5 liraya 6 liraya buğdaya alan satan yok, maalesef bu noktaya geldik. Üzüntüm ve kaygım şudur ki bir sonraki yıla bugünkü mazot fiyatlarıyla üretim yapacak üreticiyi bulamama ihtimaliniz var ve biz doların Euro’nun bu rakamlara ulaştığı noktada tonunu 310 dolara ithal ettiğimiz buğdayı belki gelecek yıl bu yılın rakamlarıyla 15 liradan elde edemeyeceğiz. Onun için bu konuda ne önlem alınması gerekiyorsa topyekûn hep birlikte almamız gerekiyor. Burada olsaydı mutlaka bir konuşma yapacaktı, muhtemelen bizim yaptığımız bütün programlara katkı sağlar ve fikirlerini de beğenip takip ederim kendisinin. Burdur Ticaret Borsa başkanımız zaman zaman eleştirel bir bakışla üreticinin yanında yer aldığını ifade eder ve geçtiğimiz gün bir yerel gazeteye verdiği demeçte üretim planlamaları ile ilgili Tarım Bakanlığının birtakım yeni projelerinin olduğunu ifade etmiş hızlıca okudum anlamaya çalıştım evet tam da doğru yerden ve cümleler kurulmuş.
Tarım Bakanlığı yeni bir genelgeyle ya da yeni bir yol haritasıyla şunu anlamaya veya anlatmaya çalışmış demiş ki; köye dönüş projeleri tarımı yeniden şekillendirme planlama ve üreticinin üretimde kalma garantisi vereceği bir takım eylemleri yapacağına dair eylem kararları almış. Bunu bir yurttaş olarak bir Belediye Başkanı olarak sevinerek gördüğümü ifade etmek isterim. Ancak sonuçlarını görmeden bu ülkede yaptığımız bütün çalıştayların bütün eylem planlarının bugüne kadar neredeyse %10 başarıyla sonuçlandığını da üzülerek ifade etmek isterim. Ancak yürekten inancım odur ki yeni tarım bakanı ve ekibinin ve içerisinde Burdurlu hemşerimiz olan sevgili Ahmet Güven kardeşimizin, hocamızın da bu projelerin uygulanmasında ısrarcı olmasını tarımın ve dolayısıyla tarıma bağlı hayvancılığın ülkemizde planlı programlı ve gelişmiş bir halde yapılmasını da yürekten dilediğimi ifade etmek isterim. Bu projeyi cazip kullanan sadece üreticiye sağladığı gelir olduğunun farkındayım. Biz 2 yıl önce daha doğrusu 3 yıl önce Sayın Başkanımız Tunç Soyer’in ısrarla davet ettim ve dostluğumuz neticesinde Burdur ziyaretinde aslında temel sorunun içme suyu havzamızda yapılan sulu tarım ve bu sulu tarıma bağlı olarak suyu hızla kaybetmemizin olduğunu biraz önce dolaylı da olsa ifade ettim. Ancak bugün geldiğimiz noktada birkaç gün önce ya da geçen hafta milletvekilimiz ile birlikte yine fasulye üreticilerini ziyarete gittiğimizde yurttaşın yine hayvancılığa dayalı tarıma döndüğünü ve her bölgenin binlerce metre kare alanda yine silajlık mısır üretiminin yapıldığını ve bu mısır üretiminin de içme suyu havzamızda son 10 yılda sayısal değer olarak aklınızda kalması açısından çarpıcı veri olarak da ifade edeceğim. Rakam şudur ki 50’li metrelerde elde ettiğimiz içme suyumuzu şu anda 210 metreden elde etmeye çalışıyoruz. Bu suyun bir üretim maliyeti var bu suyun maalesef bir gün biteceğini düşünerek bu suyu daha dikkatli kullanmamız gerektiğini tarımın ve dolayısıyla hayvancılığın bölgemizde daha rasyonel yani daha akılcı yapılması gerektiğine olan inancımın bir kez daha sizlerin huzurunda ifade etmek isterim. İzmir Büyükşehir Belediyemiz 2 yıldır destek verdiği projeye biz de bu yıl 20 ton karakılçık buğdayı daha doğrusu 2 ton karakılçık buğdayını bir yıl önce ki elde ettiğimiz karakılçık buğdayını bir köyümüze verdik. Yarıköy'de üretimin yapıldı bu yıl maalesef istediğimiz rekolteye ulaşamadık çünkü sert bir kış geçirdik, ardından yağmurlar çok gereğinden fazla ve uygun olmadığı bir dönemde 40 ikindi yağmurları bir ay gecikmiş olarak ilimizde yağış olarak karaya, toprağa indi ve akabinde de çok bir anda aşırı sıcakların gelmesiyle buğday rekoltesinde istediğimiz oranı ulaşamadım ama şöyle bir avantajı oldu üreticimiz açısından. En azından açıklanan fiyatın 2 katı olmuş olması yani rekoltesi birse 2 gibi algılamasına ve kazancının olmasına katkı sağladı. Şimdi gelecek yıl için biz tabii İzmir büyükşehir belediyemiz Gonca’nın da belki ifade edemez bunu ifade etmekte istemedi herhalde projeyi sonlandıracak noktadayız çünkü İzmir Büyükşehir Belediye başkanımızla da görüştüğümde 2011 yılından itibaren Seferihisar belediye Başkanlığı döneminde başkanımızın hakikaten ortaya bir tarım vizyonu koyduğu ve “başka bir tarım mümkün” cümlesiyle başlattığı sahip çıkan tohumda dışa bağımlılığı ortadan kaldıran ve gerçekten hani özüne baktığınızda Anadolu’nun tarihi kadar eski olan, anavatanı Anadolu olan asıl batı tohumlarımızın sahiplenilmesi noktasında başlatılan proje çok büyük ilgi gördü. Ancak İzmir büyükşehir belediyemizin de bu konuda kendine ayırdığı bütçe ya da ayırabileceği bütçe sınırlı olması hasebiyle 2 yıldır Burdur çiftçisine destek verdiler kendilerine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Tabii şimdi biz buğday alımını yapacağız bu hafta sonu kızını gelin edeceği çok özel bir haftası o yüzden de istedi arzuladı. Tekrar Burdur’a gelebilmeyi ama o telaşla ortasına gelebilmesi çok mümkün değildi çiftçimiz de sabırsızlanıyordu buğdayını teslim edebilmek için. Kendisiyle 2 gün önce görüştüm sizlere selamları var bu ısrarını tekrarlayacağım kendisine bu projenin en azından bir yıl daha devam ettirilebilmesi ve ata tohumunun bölgemizde yaygınlaştırılmasını talep edeceğim çünkü 5 köyle başladığımız proje bugün 9-10 köye ulaştı. 51 köyümüzden merkeze bağlı bu yönde talep var sadece merkez değil 194 köyümüzden muhtarlarımız aracılığıyla bize ulaşan talepleri de inşallah bir kaynak yaratılması halinde karşılayabilmeyi de bir Belediye Başkanı olarak değil sıradan bir yurttaş olarak da gerçekten arzulamaktayım. Bugün burada olmasını arzuladığımız çiftçi birlikleri veya üreticiyi temsil eden arkadaşlarımızın bence şunu düşünmesi gerekir. Bu gerçekten yerel yönetimlerin işi mi yoksa bu iş gerçekten bu birliklerin sahibi olan çiftçilerin ortak paydası olan birlikler mi? bu konuda da bence üretici birliklerinin, Ziraat odalarımızın borsamızın, hatta ve hatta bütün sivil toplum örgütlerinin üretime sahip çıkmasını arzularım. Çünkü biz bu mantıkla bu anlayışla devam edecek olursak yarın bir yerde ithal edeceğimiz parayı bulamadığımız gibi ithal edeceğimiz buğdayı ya da hububatı bulabilme şansınız da olmayacak. Onun için “tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz” tarlaya iz bırakmamız gereken çok önemli bir dönemden geçiyoruz, tarladan uzaklaşırsak harmana gitme şansımız yok. Bu nedenle bu projeye sadece Burdur belediyesinin İzmir Büyükşehir Belediyesinin sahip çıkmasının yeterli olmadığını düşünüyorum biraz önce Tarım İl Müdürü ekibimizle geçen yıl onlar da bir buğday dağıtımı yaptılar. Bu yıl da buğday dağıtımı yapacaklar. Gönül ister ki imkânlar ölçüsünde bu proje 6 milyon liralık değil 60 milyon liralık olsun 600 milyon liralık olsun hem havzasındaki doğru tarım modellemesini katkı sunalım hem de çiftçimizin emeğini koruyalım, alın terini koruyalım keşkeleri söylememek için bugünden önlemimizi alalım. Ben bugün burada olan herkese tekrar teşekkür ediyorum ürünün bereketli olmasını kazancınızın bereketli olmasını ve bir sonraki yıla yeniden ekip gitmenizi arzuladığını çiftçilerimize ifade etmek istiyorum. Buradan İzmir Büyükşehir Belediye başkanımıza bir kez daha teşekkür ederek, tüm İzmir büyükşehir belediyesi çalışanlarına da selamımı iletiyorum teşekkür ederim, sağ olun var olun” dedi.