Miraç, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)'in, gecenin bir vaktinde göğe yükseltilip 7 kat semaya çıkarıldığı, Âlemlerin Rabb'ı ve kâinatın Yaratıcısı olan Yüce Allah'ı gördüğü, konuştuğu ve daha yatağı bile soğumadan geri döndüğü bir mûcizenin adıdır.
İnanan insanların bilecekleri, bilmeleri gerektiği gibi, Milâdî 6 Şubat’ı 7 Şubat’a ve salıyı çarşambaya bağlayan, Hicrî olarak ta 26 Receb-i Şerifi 27’ye bağlayan gece mübârek Mîrac Gecesi olacak ve tüm Müslümanlar bu geceyi idrâk edecekler inşaAllah. O nedenle ben daha yazımın başında tüm inananların bu mübârek üstü mübârek gecelerini cân-ı gönülden kutluyor, günlerini tebrik ediyor, Cenab-ı Allah’tan bizleri daha nice nice mübârek gün, gece, hafta, aylarda, yıllarda ve mekânlar da buluşturmasını niyaz ediyorum. Ayrıca ben bu mübârek gün ve gecelere ‘kandil’ demeyi uygun bulmadığımı hatırlatmak istiyorum! Şimdi de sâdece inançla-îmanla izah edilebilecek olan gece hakkındaki sığ görüş ve nâçiz düşüncelerimi özetlemek istiyorum:
Şöyle ki, ‘mîrac’ Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in, gecenin bir vaktinde göğe yükseltilip 7 kat semaya çıkarıldığı, Âlemlerin Rabb’ı ve kâinatın Yaratıcısı olan Yüce Allah’ı gördüğü, konuştuğu ve daha yatağı bile soğumadan geri döndüğü bir mûcizenin adıdır. Mûcizedir! Çünkü o gece insanın aklının almayacağı ve normalde hiçbir canlının ulaşamayacağı, dolayısıyla akılla mantıkla izaha edilemeyecek bir gerçeğin adıdır!
Yani, sahih kaynaklara göre Mîrac, Allah’ın (c.c) dâveti üzerine mezkur gece de Cebrail (a.s) geldi ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’i Mescid-i Haram’dan alıp, Burak adındaki bir binitle, ((75 yıldır Siyonistlerin işgâli altında olan ve halkı inim inim inletilen)) Mescid-i Aksâ’ya götürüldü. Oradan da gökyüzündeki hârika îcat ve sâdece Cenâb-ı Hakk’ın gücüne kudretine delâlet eden âyet ve alâmetlerin bizzat, birer birer ve canlı canlı olarak gösterilmesi için semâvata çıkarıldığı gecenin adıdır.
Ve Efendimiz, 1. Kat semâ da Hz. Âdem, 2. Kat Semâ da Hz. İsa ve Hz. Yahya, 3. Kat Semâ da Hz. Yusuf, 4. Kat Semâ da Hz. İdris, 5. Kat Semâ da Hz. Harun ve 6. Kat Semâ da Hz. Mûsâ Aleyhisselamlarla görüştüğü gibi; 7. Kat Semâ’da da Hz. İbrahim ile görüşmüş ve dönüşte ümmetine 3 hediye getirmiş, bu hediyelerden ilki 5 vakit namaz, ikincisi Allah’a (c.c) şirk koşmadan ölen insanların günâhlarının bağışlanacağı müjdesi ve üçüncüsü de Bakara Sûresi’nin ‘Emerrasülü’ diye başlayan son iki âyetidir!
Her neyse, bu mûcize geceyi sevgili hocalarımız kendi mecralarında ve benden çok daha iyi anlatacaklardır. O nedenle ben işi ehline bırakıyor, bu geceyi tekrar tekrar kutluyor, şimdi de geçtiğimiz yılın 6 Şubatında ve gecenin bir yarısında meydana gelen, dolayısıyla da 10-11 ilimiz ile birlikte 10-11 milyon vatandaşımızı fiilen, doğrudan-direkt olarak; 81 ilimizi ve 85-86 milyon insanımızı da psikolojik olarak etkileyen ve ‘Asrın Felâketi’ olarak nitelendirilen Doğu Anadolu Depremini değerlendirmek istiyorum:
GEÇTİĞİMİZ YIL BU ‘GÜNKÜ GÜN’ YIKILMIŞTIK!
Hepimizin acı acı hatırlayacağı ve içi sızlayarak, hâttâ kanayarak anacağı gibi, ülkemiz bundan tam bir yıl-365 gün önce, yani 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olan ve 10-11 İlimizi yerle bir eden büyük bir deprem yaşamış ve 4 küsur bini Suriyeli sığınmacı olmak üzere toplam 46 bin vatandaşımızı, canımızı-cânânımızı DİRİ DİRİ toprağa gömmüştük!
ÖLDÜREN DEPREMLER DEĞİL, BİNÂLAR AMMA VELÂKİN BİZ BUNU BİR TÜRLÜ ANLAYAMADIK!
İlimiz dâhil ülkemizin büyük bir bölümü 1. Derecede deprem kuşağı, fay hattı üzerinde bulunuyor ve ülkemizin bazı bölgelerinde, belli aralıklarla ama değişik şiddetlerde depremler meydana geliyor, dolayısıyla da canlarımız yanıyor… Ve bu gerçeği Devlet Başkanından gece bekçisine, üniversitedeki profesöründen dağdaki çobanına varıncaya kadar hemen herkes biliyor, kabul ediyor ve dillendiriyor. Ancak herkes bildiğini okuyor!
Kısacası her an ‘geldim-geliyorum’ diyen deprem gerçeğinin verdiği vereceği can ve mal kayıplarının asgarî seviyeye indirilmesi için gereken tedbirler alınmıyor-alınamıyor. Ve bu tedbirsiz illerimizden biri de Burdur maalesef!
Şöyle ki; yaşı müsait olanların hatırlayacakları gibi, 2013 yılında İlimizin Karasenir, Tepe ve Sinan Mahalleleri ‘riskli alanlar’ olarak îlân edilmiş ve ilk etapta bu 3 mahalle de kentsel dönüşüm yapılması kararı alınmıştı. Yani İlimiz de ve ilk etapta “riskli alan” olarak îlân edilen 40 hektar (400 bin metrekare) alanda yaklaşık 800 yapı 1.100 (bin yüz daire) yer almaktaydı ve bu proje alanının yüzde 50’si sosyal donatı ve yeşil alan için ayrılacaktı. Alanda yaşayacağı öngörülen kişi sayısı ise 8,500 idi ve bu da Burdur’un yüzde 10’una tekabül ederdi! Ve tasarım aşamasında olan alanda 6 katlı, her katta 4 daire olmak üzere 100 bloktan oluşacak ve toplam 2 bin 400 daire olacaktı… Amma velâkin, projeye anlaşılması ve anlatılması zor bir şekilde karşı çıkıldı ve ilimize yazık oldu maalesef!
Yukarıda da arz etmeye çalıştığım gibi, İlimiz 1. Derecede deprem fay hattı üzerinde oturuyor ve bunun böyle olduğu bilimsel gerçeklerle ve bilim insanlarının raporlarıyla belgeli… Ki, bilim insanları yıllardır ‘deprem öldürmez, dayanıksız yapılar öldürür!’ diyorlar, ancak bunu ne yetkililere anlatabiliyorlar ne de vatandaşlara!
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; bugün mübârek Mîrac Gecesine idrak edecek, çeşitli ibâdetler yapacak ve bundan tam bir yıl önce Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan deprem de rahmeti Rahman’a kavuşan hemşerilerimiz ile birlikte şehidlerimize dualar edecek, yakınlarına sabır selâmetler, yaralılara âcil şifalar dileyecek ve Cenab-ı Hakk’tan dua ve niyazlarda bulunacağız inşaAllah…’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
Rabbim! Beni, annemi babamı, inanmış olarak evime gelenleri. mû’min erkekleri ve mû’min kadınları bağışla. Zalimleri ise daima helak et. (Nûh, 71/28
Allah (c.c) yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamından tutunda ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi, onun hatalarını, günah ve kusurlarını bağışlamaya vesile kılar (Hadis)