Aziz milletimizin ve kahraman güvenlik güçlerimizin hain darbe girişimi karşısında gösterdiği onurlu duruşun ve demokrasi zaferinin altıncı yıl dönümü sebebiyle tüm yurtta olduğu gibi Burdur’da da 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Cumhuriyet Meydanında düzenlenen programla devam etti.
Cumhuriyet Meydanını dolduran vatandaşlar 15 Temmuz hain darbe girişimi yapan FETÖ ile sürekli mücadele yapacaklarını, Millî Birlik ve Beraberliğimizi asla bozamayacaklarını tekrar gösterdiler.
Programın başında İstanbul Saraçhane Meydan’ında düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma programında milletimize hitap eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan canlı yayınla izlenildi.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla devam eden programda Ulu Camii Müezzin Kayyımı Hafız Celalettin Sevimli tarafından Kur’an-ı Kerim Tilaveti ve akabinde İl Müftüsü Enver Türkmen tarafından dua okundu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Anadolu Lisesi öğrencisi Yiğit Kırçık “15 Temmuz Marşı” isimli şiiri ve Aziziye Köyünden Havvana Koçak ise kendi yazdığı şiirini okudu.
15 Temmuz günü Ankara Gölbaşı’nda Özel Harekât Daire Başkanlığında ağır yaralanıp şehadet şerbetini içen aziz Şehidimiz Akif Altay’ın oğlu Niyazi Altay duygu ve düşüncelerini paylaştı.
Vali Ali Arslantaş, Milletvekili Bayram Özçelik, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Başkanı Volkan Mengi ve Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Hikmet Ökte tarafından konuşma yapıldı.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma etkinlikleri kapsamında İnanç, birlik ve beraberlik ruhuyla ay yıldızlı sancağı taşımak, Milli birlik ve beraberlik ruhunu topluma göstermek, tüm Şehitlerimizin ve 15 Temmuzda Şehit olan vatandaşlarımızın anısını yaşatmak amacıyla “Demokrasi bilinci, elden ele taşınan bir bayrak yarışıdır” sloganıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığının 81 il merkezinde düzenlediği Sancak Koşusuna katılan sporcularımız Sancağımızı Vali Arslantaş’a takdim etti.
15 Temmuz ile ilgili video ve Şehit Akif Altay’ın belgeseli gösterilmesi sonrası Burdur Osmanlı Mehteran Takımı gösterisini sundu.
15 Temmuz Şehitlerimizin İsimlerinin tek tek okunduğu programın bu bölümünde ödül törenine geçildi. 15 Temmuz Milli Beraberlik Koşusunda Kadınlar ve Erkekler Dallarında dereceye giren sporcularımıza ve Resim yarışmasında birinci olan öğrencimize ödülleri takdim edildi.
İl Müftülüğü İlahi Grubu tarafından seslendirilen ilahilerle devam eden programın son bölümünde iş insanları Fevzi Oktay, Ercan Akın ve Orhan Çiçek katkıları ile hazırlanan ikram sunumu yapıldı.
Saat 00.13’de Sala okunması sonrası vatandaşlar 05.00’a kadar Cumhuriyet Meydanında nöbet tuttular.
Vali Arslantaş 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anı Defterini imzalaması sonrası yaptığı konuşmada, “Bir sabah uyanırsınız bildiğiniz dünya değişmiştir.16 Temmuz seherinde şafak sökerken, ülke olarak tarihte benzerine rastlanılmamış bir güne uyandık. Suret-i haktan görünerek yıllar yılı aziz milletimizin dini hassasiyetini kendi menfi amaçları doğrultusunda kullanan FETÖ, idraklerin anlamakta zorlandığı bir cüretle, ordumuzun silahıyla milletimizi yok etme teşebbüsünde bulundu.
Darbe planlarının açığa çıkacağını anlayarak tankları akşamın erken saatlerinde sokaklarda yürütmeye başladıklarında, hesap edemedikleri husus, göğsü imanla dolu Anadolu insanının atalarından tevarüs eden kahramanlık damarının diri olduğu ve ölüm kusan tankların önüne hiç düşünmeden kendini atacak kahramanlık ateşinin sinelerde alaz alaz yandığıydı.
Emperyal ağa babalarının teşviki ve tazyikiyle, giriştikleri örtülü işgal planında, Mete Han’dan beri ordu millet olarak bilinen Türk ırkının damarlarında dolaşan ateşin savaşçı kanını dikkate almamışlardı.
Malın alacası dışına insanın alacası içene derler. Gizli ajandalarında başka hesapları olan darbecilerin bilmedikleri, Dücane Cündioğlu’nun ifadesiyle “şaşakaldıkları” şey, Türk’ün sinesinde cenk kokusu alır almaz çarpmaya başlayan aslan yüreklerdi.
Damarlarda dolaşan kurt kanı tutuşunca, nasıl Malazgirt Ovası Türk yuvası olduysa, nasıl Varna’da haçlılar Türk’ün gücüne boyun eğdiyse, elinde süngüsünden başka silahı olmayan Mehmet nasıl Çanakkale’yi küffara dar ettiyse, 15 Temmuz gününün şehitleri de kendi destanlarını öz kanlarıyla yazmışlardır. Türk ulusunun, şartlar ne olursa olsun boyunduruk altına girmeyeceği bir kez daha kamu cihana ispat edilmiştir.
Hiç bitmeyecek bu destanda en kutsi mertebe, vatanın dört bucağında bu menfur kalkışmaya, bu “hayasızca akına” karşı bir an tereddüt etmeksizin göğsünü siper eden, aralarında hemşerimiz Şehit Akif Altay’ın da bulunduğu 252 şehidimize aittir. 2196 vatan sevdalısı da o gece gazilik onuruyla şereflenmiştir.
Aziz milletimiz, benzerlerini ancak savaş filmi sahnelerinde görebileceğiniz hadiselerin gerçek hayatta yaşandığı 15 Temmuz gecesinde, emsaline filmlerde dahi rastlanılamayacak bir şecaat göstermiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine, abdestini alıp meydanlara akın eden yurttaşlarımız, “Ölürse şehit, dönerse gazi” olma iştiyakıyla canını istiklal mezatında satılığa çıkarmıştır. O gece endişemiz asla ölmek değildi, Allah şahittir ki tek endişemiz abdestsiz ölmekti.
Bakara 249. Ayette buyrulduğu üzere “Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice kalabalık topluluklara galip gelmiştir.” hükmüne iman etmiş koç yiğitler, şehadet makamında okunan selaların çağrısına uymuşlardır. O aslanlar ki Akif’in ifadesiyle göklerin ölüm indirdiğini, yerin ölü püskürttüğünü görürken, bir an tereddüt göstermemiş, helikopterlerden üzerlerine yağdırılan mermilere bir lahza aldırış etmemiş, 57. Alayın ölüm emredilmiş neferleri misali bir adım geri adım atmamış, dillerinde dua, kalplerinde sekine ile sabit kadem durmuşlar ve devletin bekasını candan aziz tutmuşlardır.
Savaş uçaklarınca bombalanırken Allah’ın inayet ve keremiyle hiç kimsenin zarar görmediği Gazi Meclisimizde şehadeti bekleyenlerden tutun da Korgeneral Zekai Aksakallı’nın “Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helâl et” emrine “Baş üstüne komutanım, hakkım helâl olsun” cevabını verip mutlak ölümü kahramanlara mahsus vakar ve dirayetle karşılayan yiğitler yiğidi Ömer Halisdemir’e kadar, bu milletin yüreği vatan aşkıyla dolu her ferdi, tabl-ı cenk misali davudi sedalarla vatan söz konusu olduğunda gerisinin teferruat olduğunu gök kubbeyi çatlatırcasına haykırmıştır.
Dünya haritası çizimleri kültürel hegemonyalarını başka ülkelere dikte etmek isteyen küresel oyuncular tarafından özel olarak tasarlanır.
Hangi güç odağının elinden çıkarsa çıksın arz modellemelerinde jeopolitik açıdan göze çarpan en muteber alan Anadolu lokasyonu dur. “Bu topraklarda kan tarihle yaşıt” denilmesinin başat sebebi de stratejik olarak yer kürede eşi menendi bulunmayan, tabiî güzellik zaviyesinden bakıldığında ise dünya cenneti kabul edilmesi iktiza eden bu toprakların Türk yurdu olmasıdır. Neredeyse bin yıldır, can diyeti pahasına sahip çıktığımız bu toprakları, elimizden almaya gayret edenlerin hayasız yüzlerine atılan en son tokat 15 Temmuz’dur.
Kadim kültürlerin kahir ekseriyeti Anadolu coğrafyasında neşv-ü nema bulmuştur. İslam’ı kabul edişimizle birlikte Alplerimiz, alperenlere tebdil ederek Anadolu’nun çeşitli kültür katmanlarından mücehhez jeokültürel çehresine Türk töresini nakş etmişlerdir.
İstanbul’un fethinden sonra cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın Truva harabelerini ziyaret ederek Truva savaşının mağluplarına “intikamınızı aldık” sözlerini terennümü, Rönesans’ı Antik Yunan etrafında teşekkül ettiren batı düşüncesiyle birlikte etüt edildiğinde, emperyal güçlerin dünya durdukça rövanşist tutumlarını devam ettirecekleri ayan beyan ortadadır.
15 Temmuz’da mezkûr güç odakları, ekonomik ve kültürel enstrümanlarla biteviye sürdürdükleri örtülü taarruzlarının son ayağı olan fiili işgal teşebbüsüne, yürekleri açıktan savaşa girmeye yetmediğinden olsa gerek, taşeronları marifetiyle yeltenmişlerdir. Milletimizin yumuşak karnı olan dini hassasiyetleri, kendi çıkarları uğruna eğip bükmekten çekinmeyenlerin, esasen kime ve neye hizmet ettiklerinden bihaber olarak başlattıkları kalkışma, Allah’ın yardımı ve Anadolu ferasetiyle bastırılmıştır.
Bu savaş hiçbir zaman bitmeyecek bir savaştır. Bu savaş insan ömrü ile sınırlı olmayan, yüzyıllar geçse de varlığını sürdürecek bir savaştır. Bu savaş hak ile batılın savaşıdır. Bu savaş aktörleri yüzyıllar içinde değişse de tarafların ve nihai amaçların hiçbir vakit değişmeyeceği bir savaştır.
Bu sebeple Türk milleti hiçbir zaman, tıpkı 15 Temmuz 2016 günü yaptığı gibi, “Vazifeye atılmak için içinde bulunacağı vaziyet imkân ve şeraitini düşünmeyecektir.”
Son zamanlarda, taşeron örgütleri eliyle gerçekleştiremedikleri mülevves emellerini, taşeron ülkelerinin kukla yöneticilerini havlatarak dillendirir oldular. Halep ordaysa arşın buruda. Biz her tür tehdide karşı, devlet ve millet olarak her zaman tetikteyiz. İstiklalimize kast etme cüreti gösterme gafletinde bulunanlar, Allah’ın izniyle Türk’ün gücünü görecek ve intikamının şehitliğini tadacaktır.
Coğrafyamızın avantajlarının ve dezavantajlarının bilincindeyiz. Daima güçlüyüz, cesuruz ve hazırız. 15 Temmuz ruhunu kaybetmedikçe önümüze çıkacak hiçbir kuvvetin, dahili ve harici hiçbir mihrakın bizim nazarımızda zerre hükmü yoktur. Birlik olma şuurumuzu kavi tuttukça, kardeşlik bilincini neslimize aşıladıkça Allah’ın izniyle her tür badirenin sırtını yere getiririz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi nihayete erdirirken altı yıl önce bu gece şehadet şerbetini içen ve inşallah peygamberimize komşu olan 252 şehidimizi tekrar rahmetle anıyorum.
Vatan uğruna aldıkları yaraları şeref madalyası bilen tüm gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Bir karış vatan toprağını vermemek için eline bayrağını alarak meydanları dolduran, çelik bilekli, aslan yürekli Türk milletinin bir ferdi olmaktan iftihar ediyorum. Allah bize bir kez daha böyle büyük imtihanlar yaşatmasın. Allah Türk’ü korusun ve yüceltsin” dedi.