Tüm dünya, COVİD-19 salgınının en az altı ay, hatta daha uzun süreceği varsayımlarına göre alternatif senaryoları üzerinde çalışmakta ve buna göre tedbirler geliştirmektedir. Türkiye’nin senaryoları nasıl olmalı, ne gibi somut adımlar atılmalı ve süreçten vatandaşımız ekonomik olarak en az zararla nasıl çıkmalıdır. İktidarın şeffaf bir biçimde süreci yönetebilmesi gerekmektedir. Öncelikle bütün ekonomik ve sosyal aktörlerin ortak aklına ve rızasına başvurularak, ciddi ve ufuk veren bir ekonomik program hazırlanmalıdır. Söz konusu krizin yükünün adil dağıldığı konusunda, sosyal uzlaşma sağlanmalı ve dış dünyayla temas kesilmemelidir.
Bir an önce çok sert ekonomik tedbirler alınmalıdır. İşsizlik Fonu’nda hatırı sayılır bir para bulunmakta olup söz konusu bu fon “İşini Kaybettirmeme Fonu” gibi kullanılabilir. Kamu özel işbirliği ile yapılmış altyapı yatırımlarının müteahhitlere yapılan Hazine garantisi ödemelerinin bir yıllığına ertelenmesi kaynaklardan bir başkasıdır. Açıklanan 100 milyar liralık pakette bazı ekonomik tedbirler olmakla birlikte hem yetersizdir hem de konunun sosyal devlet boyutu neredeyse yok sayılmıştır.
Bugün itibarıyla 144 bin 690 işyerinin kapanmıştır. Berber, kuaför, güzellik salonlarında 504 bin kişi çalışıyordu. Motorlu kuryelerden 500 bin kişi şu anda işsizdir. AVM’lerde çalışan yaklaşık 523 bin kişi ve kahvehanelerde çalışan 213 bin kişi işsizdir. Evlere temizliğe giden 1 milyon ev kadını var bu ülkede. 8 milyon 646 bin kişi şu anda evinde devletten gelecek yardımı beklemektedir. Sosyal yardımların tamamının daha önce Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın envanterinde kayıtlı olan kişilere yapıldığını biliyoruz. Dünkü Türkiye gibi davranamayız. Bu süreçte çaresizce bekleyen yoksul, işsiz vatandaşlar vardır. Bu insanlar evde taş mı yiyecektir. Kiralarını, faturalarını nasıl ödeyecektir.
Devlet, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Korona salgını bitene kadar kapanan tüm işletme yerlerinin kirasını ödeyebilir. Çalışan işçilere asgari ücret düzeyinden parasını ödeyebilirdi. Yine düzenli bir
işte çalışmayan ama gündelik işlere giden milyonlarca vatandaşımız vardır. Bunların tamamının hayatını sürdürebilmesi için maaş desteğine ihtiyacı vardır. Böyle bir süreçte devlet vatandaşına sırtını dönmemelidir.
Esnafa sunulan kredi kolaylığı hiç de kolay değildir ve bankalar aracılığıyla esnaflara kullandırmak istenen krediler oldukça yetersizdir. Fakat zaten hali hazırda borcu olan esnaf bu kredilerden faydalanamıyor. Git borcunu öde öyle gel deniyor. Esnaf zaten borç batağında kaldığı için bu krediye başvuruyor. Bu nasıl bir mantık anlamak güçtür. Ayrıca, kredi ödemesini 3 ay ertelemek isteyen vatandaşlara “faizini ödersen kredin ertelenir” denmektedir.
Ne yazık ki iktidarın yardım kampanyasına milyonları bağışlayan devlet bankaları vatandaştan faiz istemektedir. O yapılan yardımlar vatandaş için olmalıdır. Bu çok büyük bir çelişkidir. Esnaf ve sanatkârların krediyi alabilme imkânı sadece bankaların insafına bırakılmamalı, bir an önce yasal düzenlemeler yapılarak devlet güvencesi verilmelidir.
AKP 18 yılda ülke tarımını bitirmiş ve ülkede üretim yapılması için politika üretmek yerine ithalat yapmayı tercih etmiştir. AKP iktidarı tarımsal üretimi hiçbir zaman gerçek anlamda desteklememiş, tarımsal desteğe verilmesi gereken paralar ithalata harcanmıştır. Bundan sonraki süreçte tarımsal ithalatın sağlık sorunu olabileceği ve artık kendimize yetecek üretimi yapmak zorunda olduğumuz ortadadır. Bunun için üreticimiz desteklenmeli ve acil bazı önlemler alınmalı yoksa bunun sonu kıtlık olacaktır.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız için alınması gereken acil önlemler vardır. Öncelikle kritik ürünler ve hayati önem taşıyan bitkilerin üretimi öne alınmalıdır. Özellikle ithal etmek zorunda kaldığımız ürünlerde üretim planlaması yapılmalıdır. Acilen üreticinin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi borçları, vergi, SGK, BAĞKUR, TARSİM ve benzeri ödemeleri, salgının en az bir yıl sonrasına, faizsiz olarak ertelenmelidir. Fide, tohum, ilaç, gübre gibi ihtiyaçlar, tarım kredi kooperatifleri ve üretici birlikleri gibi ortaklıklar aracılığı ile finansmanı devletçe karşılanmak üzere hızla tedarik edilmelidir. 2019 yılı süt ve buzağı desteklemeleri
bir an önce ödenmeli ve artan fiyatlar nedeniyle tedarikinde üreticiyi zorlayan yem sorunu çözülmelidir. Tahsilat yapamayan ve nakit akışı bozulan tarımsal kooperatiflere ödemelerini yapabilmeleri için kamu bankalarından faizsiz kredi kullandırılmalıdır.